Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın 2015-2017 tarihleri arasında aralarında dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’na yönelik sarf ettiği sözleri nedeniyle hakkında “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla açılan ve 10 farklı dosyanın da birleştirildiği davanın 9’uncu duruşması 14’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Selahattin Demirtaş, duruşmaya tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi'nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılırken, avukatları da hem duruşmada hem de İstanbul, Antalya ve Diyarbakır adliyelerinden SEGBİS ile hazır bulundu. Onlarca kişi ise duruşmanın görüldüğü salonun koridorunda bekleyerek destek verdi.
Duruşma kimlik kontrolünün ardından başladı. Duruşmada ilk olarak söz alan Demirtaş’ın avukatları, dava kapsamında 10 savcının dosyaya baktığını belirtti. Avukatlar ayrıca, bahse konu olan ve suç diye iddia edilen söylem ve eylemlerin geliştiği dönemde müvekkillerinin, milletvekili olduğunu ve bundan kaynaklı da dokunulmazlığının olduğunu ve bu tür eylemlerinden “sorumsuz” olduğunu vurguladı.
İÇİŞLERİ BAKANI EFKAN ÂLÂ’NIN DİNLENMESİ TALEP EDİLDİ
Demirtaş’ın suç diye iddia edilen tüm söylemlerini, Meclis Grup toplantılarında da dile getirdiğini ifade eden avukatlar, dosya kapsamında özellikle de Roboski, Ağrı, Zilan olayları, 2015 döneminde Cizre ve Silopi’deki olaylar, çözüm süreci ve IŞİD ile ilgi yapılan konuşmaların dosya içerisinde yer almadığını bundan dolayı da savunma yapamadıklarını belirtti. Avukatlar, o dönemin İçişleri Bakanı Efkan Âlâ ve İçişleri Bakanı Yardımcısı Sebahattin Öztürk’ün de tanık olarak dinlenmesi talebinde bulundu.
AVUKATLAR ‘YASAMA SORUMSUZLUĞUNU’ HATIRLATTI
Sık sık “yasama sorumsuzluğu” konusunu dile getiren avukatlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin, Demirtaş hakkında verdiği bu ihlale atıfta bulundu. Demirtaş’ın tüm söylemlerinin hemen hemen aynı olduğunu vurgulayan avukatlar, “2017 yılında Anayasa’da yapılan değişiklikle birlikte Bakanalar Kurulu yürürlükten kaldırıldı. Tüm yetkiler tek kişide toplandığı için ortada bir hükümetin varlığından söz etmek imkansız. Bundan dolayı müvekkilimiz bahse konu olan ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini alenen aşağılama’ suç kapsamında yargılanamaz. Tüm dosyaların Anayasa’nın 299’uncu maddesi kapsamında birleştirilmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
KATLEDİLENLERİN FOTOĞRAFLARIYLA SAVUNMA YAPTI
Avukatların ardından söz alan Demirtaş, savcıların dosyaya bakamadığını belirtti.
“Bu yargılamada AİHM’nin 14. ve 18. maddelerine göre Kürt siyasetçi kimliğime dönük bariz bir ayrımcılık yapıldığını görmekteyiz. Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin eş genel başkanına 30 yıllık hapis istenirken lehine tek bir delik toplanmadığı gibi aleyhindeki deliller bilerek çarpıtılmış. Savcı, konuşmalarımı AYM, AİHM, Yargıtay çerçevesinde, o dönemin siyasi atmosferine bakmadan cımbızlamış” diyen Demirtaş, yaptığı konuşmaların olduğu dönemde, zırhlı araç arkasında iple cansız bedeni çekilen Hacı Lokman Birlik’in, cansız bedeni çürümeye terk edilen Taybet Ana’nın, cansız bedeni günlerdir buzdolabında bekletilen Cemile Çağırga ve çok sayıda kişinin fotoğrafını mahkeme heyetine gösterdi.
'KÜRDÜM BU YÜZDEN YARGILANIYORUM'
“Korumamız gereken şey bu alçaklar değil insanlık onurudur” diyen Demirtaş, “Kürdüm, Kürt siyasetçiyim ve bu yüzden yargılanıyorum. Türk milliyetçisi Sedat Peker gibi biri olsaydım yargılanmazdım. Irkçı, faşist bir çetenin lideri olmadığım için bugün yargılanıyorum. Yargılanmama sebep olan sözlerimi geri alacak değilim, az bile söylemişim. Beni Meclis'e gönderen halkın acılarını dile getirmezsem asıl o zaman yargılanmalıyım. Yıllardır 12 metrekarelik bir alanda sözlerim yüzünden hapis tutuluyorum ancak haklılığımızdan eminim. Kimse bize boyun eğdiremez. Siyasi mücadelemiz Kürt halkı eşit ve özgür olana kadar sürecek” dedi.
Demirtaş’ın ardından duruşmaya ara veren mahkeme duruşmayı, 15 Mayıs’a erteledi.